İnsan psikolojisini ele alarak makinelerin bizim yerimize karar vermesine izin verme eğilimimizi incelersek, bu durumun altında yatan bazı temel içgüdüler ve toplumsal dinamikler öne çıkar:
1. Bilinçli Sorumluluktan Kaçış
İnsanlar, özellikle karmaşık veya duygusal açıdan yüklü kararlar söz konusu olduğunda, sorumluluk almayı stresli bulabilir. Makinelere bu sorumluluğu devretmek, “yanlış karar” korkusunu ortadan kaldırarak rahatlama sağlar. Psikolojide buna yük transferi denir. Örneğin.
Bir doktor, ölümcül bir teşhis koyarken yapay zekâ destekli bir sistem kullanarak bu kararın tüm ağırlığını hissetmeyebilir.
Yönetim alanında, yapay zekâya dayalı stratejiler kullanarak kötü sonuçlardan dolayı “ben değil, sistem böyle dedi” denilebilir.
Sonuç: İnsanlar, sorumluluğu devrederek psikolojik yükten kaçmaya çalışıyor olabilir.
2. Otoriteye Bağlılık ve Güven Arayışı
Psikolojide otoriteye bağlılık (obedience to authority) kavramı, insanların güçlü bir otorite figürüne güvenme eğilimini ifade eder. Makineler ve algoritmalar genellikle hatasız, tarafsız ve üstün bir bilgi kaynağı olarak görülür. Bu algı, onların otorite olarak benimsenmesine yol açar:
“Makine yanlış yapmaz” düşüncesi, insanların makinelere fazla güvenmesine sebep olabilir.
İnsanlar, kararlarını eleştirilmeye karşı savunmak için makineleri bir güvence aracı olarak kullanabilir.
Sonuç: Makinelere duyulan güven, insan psikolojisindeki otoriteye bağlılık eğiliminden kaynaklanıyor olabilir.
3. Belirsizlikle Başa Çıkma İhtiyacı
Belirsizlik insan psikolojisi için rahatsız edici bir durumdur. Bu rahatsızlık, “bilinçli belirsizlikten kaçış” (intolerance of uncertainty) olarak bilinir. Makineler, belirli ve net sonuçlar sunduğundan, insanlar onların kararlarına yönelir. Örneğin:
Bir kredi başvurusunda, “Yapay zekâ onayladı” demek, insanların karmaşık değerlendirme süreçlerine takılmaktan kurtulmasını sağlar.
Sonuç: Makineler, insanların belirsizlikle başa çıkma ihtiyacını karşılıyor.
4. Rahata ve Kolaylığa Yönelim
İnsan psikolojisinin bir diğer temel özelliği, çaba gerektiren karar verme süreçlerinden kaçınarak en az enerji harcamayı tercih etmesidir. Makineler, bu eğilimi destekleyen araçlar sunar. Örneğin:
Otomatik öneri sistemleri (örneğin, film seçimleri veya alışveriş önerileri) insanların aktif olarak seçim yapma çabasını ortadan kaldırır.
“Zaten yapay zekâ en iyi seçeneği öneriyor” düşüncesi, karar alma zahmetini azaltır.
Sonuç: İnsanlar, enerji ve zaman tasarrufu sağlayan makineleri tercih eder.
5. Kontrol Yanılsaması
Makinelere karar alma yetkisi devredilirken insanlar aslında kontrolün hâlâ kendilerinde olduğunu düşünmek ister. Bu psikolojik durum, kontrol yanılsaması olarak bilinir. Örneğin:
Otomatik pilot kullanırken uçak kontrolünün tamamen makinelerde olduğunu bilsek bile, tehlike anında bir insanın müdahale edebileceğine inanırız.
Sonuç: İnsanlar, kontrolü tamamen kaybetmediklerine inanarak makineleri karar alma süreçlerine dahil eder.
6. Empati ve İlişki Eksikliği
İnsanlar, başka bir insanın duygusal veya önyargılı bir karar vereceğinden endişelenebilir. Makineler, duygusuz ve tarafsız olduklarından, empati gerektirmeyen durumlarda tercih edilebilir. Ancak bu da bir paradoks yaratır:
Makinelerin empati eksikliği, önemli insani değerlerin göz ardı edilmesine yol açabilir.
Örneğin, bir yapay zekâ sisteminin işten çıkarma kararları alması, insan psikolojisi üzerinde derin travmalara neden olabilir.
Sonuç: İnsanlar, empati eksikliğini tarafsızlık olarak algılarken, bunun duygusal maliyetini gözden kaçırabilir.
Psikolojik Riskler
Makinelere aşırı güven, bazı psikolojik tehlikeleri de beraberinde getirir:
1. Özgüven Kaybı: İnsanlar kendi karar verme yeteneklerine olan güvenlerini kaybedebilir.
2. Bireysellik Erozyonu: İnsanların düşünce ve duygularının önemi azalabilir, bu da kimlik bunalımlarına yol açabilir.
3. Bağımlılık Gelişimi: Teknolojiye bağımlılık artabilir, bu da insanların kendi insani kapasitelerini kullanma oranını düşürür.
Çözüm: İnsan-Makine Dengesini Psikolojik Açıdan Korumak
Karar Destek Sistemleri: Makineler, yalnızca yardımcı bir araç olarak kullanılmalı; nihai karar insanda kalmalı.
Psikolojik Dayanıklılık Eğitimleri: İnsanlar, karmaşık durumlarda makineler olmadan da karar verme becerilerini geliştirmeli.
Empati Tabanlı Teknoloji: Makinelerin insani değerlere uygun şekilde programlanması sağlanmalı.
Sonuç olarak, makinelerin karar alma süreçlerine dahil edilmesi, insan psikolojisinin doğal eğilimlerinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak bu sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için bireylerin ve toplumların hem teknolojiyi hem de kendi insani değerlerini korumayı öğrenmesi gerekiyor. Devamını oku
Yorum Gönder