Devletlerin serbest piyasa politikaları uygularken halkı "kazıkladığı" yönündeki eleştiriler, bazı durumlarda haklı olabilir. Serbest piyasa ekonomisi teorik olarak rekabeti teşvik eder ve tüketiciye daha fazla seçenek ve daha düşük fiyatlar sunar. Ancak, pratikte bazı durumlarda bu idealin tam olarak gerçekleşmediği ve devletlerin ya da büyük şirketlerin halkın aleyhine olacak şekilde bu sistemi yönlendirdiği eleştirileri gündeme gelebilir.
Bu eleştirilerin temelinde birkaç faktör bulunur:
1. Tekelleşme: Serbest piyasanın temel prensiplerinden biri olan rekabet, bazı sektörlerde etkili olmayabilir. Büyük şirketler rekabeti ortadan kaldırarak tekel oluşturabilir ve fiyatları kontrol edebilir. Bu durumda tüketiciler yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalır. Devletin bu tür tekelci yapıları yeterince düzenlemediği ya da teşvik ettiği iddia edilebilir.
2. Özelleştirme: Devletler, serbest piyasa hamlesi olarak kamu hizmetlerini (su, elektrik, ulaşım) özelleştirdiğinde, bu hizmetlerin kalitesinin düşmesi veya fiyatlarının yükselmesi söz konusu olabilir. Özelleştirilen şirketler, kâr odaklı çalıştıklarından, kamu çıkarlarını gözetmek yerine maliyetleri artırabilir.
3. Deregülasyon: Serbest piyasa ekonomisi, devlet müdahalesini minimumda tutmayı amaçlar. Ancak bu, bazı durumlarda yetersiz düzenleme (deregülasyon) anlamına gelir ve büyük şirketlerin ya da mali aktörlerin istismarına yol açabilir. 2008 finansal krizi gibi olaylar, bu tür yetersiz düzenlemelerin örneklerinden biridir. Devletin piyasayı kontrol etmemesi, halkın ekonomik krizlerden zarar görmesine yol açabilir.
4. Sosyal Adaletsizlik: Serbest piyasa, kâr odaklı bir sistemdir ve bu durum sosyal eşitsizliği artırabilir. Zenginler daha da zenginleşirken, düşük gelirli gruplar daha da yoksullaşabilir. Devletin bu eşitsizliği önleyecek sosyal politikalar geliştirmemesi, halkın bazı kesimlerinin ekonomik olarak daha fazla zarar görmesine neden olabilir.
5. Kamu Kaynaklarının Yanlış Kullanımı: Serbest piyasa uygulamalarında, devletler bazen büyük şirketlere vergi indirimleri veya teşvikler sunar. Ancak bu teşvikler, halkın refahına katkıda bulunmayan projelere yönlendirilirse, kamu kaynaklarının büyük şirketlerin lehine kullanıldığı ve halkın aleyhine sonuçlar doğurduğu eleştirisi yapılabilir.
Bu eleştiriler bağlamında, devletlerin serbest piyasa politikalarını uygularken halkı korumak adına etkili düzenleyici politikalar geliştirmemesi veya büyük sermaye gruplarına öncelik tanıması, "kazıklama" olarak algılanabilir. Ancak, serbest piyasanın doğru şekilde yönetilmesi durumunda, hem halk hem de ekonomi genel olarak kazanç sağlayabilir. Önemli olan devletin dengeyi sağlayarak, piyasa dinamikleri içinde halkın çıkarlarını da gözetmesidir.