Fransız filozof Simone de Beauvoir’un “Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur” sözü, bireysel sorumluluğun ve özgürlüğün anlamını derinlemesine sorgulayan bir uyarıdır. Peki, bu ifade günümüz insanı için ne ifade ediyor? Modern toplumların birey üzerinde yarattığı baskı ve beklentiler, kişiyi kendi kurtuluşunu aramaktan alıkoyup, onu başkalarına bağımlı hale mi getiriyor?
Bağımlılık ve Yıkılma Arasındaki İnce Çizgi
Kurtuluşu dışsal bir figürde ya da olayda aramak, aslında bir sorumluluk devridir. İnsan, hayatının zorlukları ve karmaşasıyla yüzleşmekten kaçındığında, çözümü bir kurtarıcıda bulmayı tercih eder. Bu kurtarıcı bir lider, bir eş, bir dost ya da hatta bir inanç sistemi olabilir. Ancak bu, bireyin kendi potansiyelini ve gücünü görmezden geldiği bir teslimiyet halidir. Bu durum, bireyin kendi hayatını kontrol edememe hissini güçlendirir ve onu çaresizlik döngüsüne hapseder.
Beauvoir’un bahsettiği "yıkılma", aslında bu çaresizliğin kaçınılmaz sonucudur. Kendi ayakları üzerinde duramayan birey, başkalarının varlığına bağımlı hale gelir. Ancak başkalarının sunduğu kurtuluş, genellikle geçici ve yüzeyseldir. Hayal kırıklıkları kaçınılmazdır, çünkü hiç kimse bir başkasının içsel boşluğunu dolduramaz.
Modern Toplumda Kurtuluş Arayışı
Günümüz dünyasında birey, sürekli olarak dışsal başarılarla tanımlanır: kariyer, statü, maddi varlıklar. Bu durum, insanın kendi değerini dış dünyadan gelen onaylara dayandırmasına yol açar. Sosyal medyanın yarattığı illüzyon, bu bağımlılığı daha da körükler. Başkalarının hayatına öykünmek, onların onayını aramak, kişinin kendi gerçekliğini gölgeleyebilir.
Ancak gerçek kurtuluş, kişinin kendiyle yüzleşmesinde yatar. Beauvoir’un varoluşçu felsefesi, bireyin kendi seçimleriyle şekillenen bir hayat inşa etmesi gerektiğini vurgular. Başkalarına bağımlı bir kurtuluş arayışı, bireyin kendi özünü keşfetmesini engeller.
Kurtuluş İçin Bireysel Sorumluluk
Beauvoir’un sözü, her birimizin kendi yaşam sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini hatırlatır. Bu, kolay bir yol değildir. Kendi korkularımızla, başarısızlıklarımızla ve zaaflarımızla yüzleşmek cesaret ister. Ancak bu cesaret, gerçek anlamda özgürlüğü ve iç huzuru beraberinde getirir.
Kurtuluşu bir başkasında değil, kendi içimizde bulduğumuzda; dış dünyanın getirdiği hayal kırıklıkları ve zorluklar karşısında daha dirençli oluruz. Hayat, başkalarının omuzlarında taşınabilecek bir yük değildir. Her birey, kendi yükünü taşımakla ve kendi kurtuluşunu yaratmakla yükümlüdür.
Sonuç Yerine: Kendine Dönüş
Simone de Beauvoir’un bu sözü, modern bireyin kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini hatırlatan bir çağrıdır. Kendi gücümüzü keşfetmek, zorluklarla yüzleşmek ve kendi kurtuluşumuzu inşa etmek, insan olmanın temel taşlarıdır. Unutulmamalıdır ki, özgürlük ve kurtuluş, yalnızca bireyin kendi içsel yolculuğunda bulunabilir.
Toplum olarak başkalarına değil, kendimize güvenmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü kurtuluşu bir başkasında aramak, yıkılmanın en güvenli yolu olduğu kadar; kurtuluşu kendimizde bulmak da özgürlüğün en sağlam teminatıdır.
Kurtuluş
Ali, hayatı boyunca her zaman başkalarına tutunarak ilerlemişti. Üniversiteye giderken arkadaşlarının desteğiyle derslerini geçmiş, iş hayatında patronlarının onayını almak için her şeyi yapmış, ilişkilerinde ise hep karşısındaki kişinin onu tamamlayacağına inanmıştı. Bir gün, bu düzenin artık işlememeye başladığını fark etti.
İş yerindeki patronu, Ali'nin performansını yetersiz bulduğunu söyleyip onu işten çıkardı. Sevgilisi ise Ali'nin sürekli ondan bir şeyler beklediğini, ama kendi ayakları üzerinde durmadığını söyleyerek ilişkilerine son verdi. Ali, bir anda kendini yapayalnız buldu. Çökmüş gibiydi.
Yeni Bir Yol
Ali, günlerce evden çıkmadı. Kafasında aynı düşünce dönüp duruyordu: "Neden her şey bir anda üzerime yıkıldı?" Cevabı bulmaya çalışırken, masanın üzerinde duran bir kitap dikkatini çekti: Simone de Beauvoir’un bir eseri. Kitabı karıştırırken şu cümleyle karşılaştı: “Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.”
Bu söz, Ali'nin zihninde bir şimşek çakmasına neden oldu. Gerçekten de hayatı boyunca başkalarına güvenmiş, onlardan medet ummuştu. Kendi hayatını kontrol etmekten hep kaçmıştı. O an bir karar verdi: Artık kendi kurtuluşunu kendisi yaratacaktı.
Kendine Dönüş
Ali, ilk olarak yapabileceklerini listelemeye başladı. Hangi becerilere sahip olduğunu, hangi hayalleri olduğunu düşündü. Üniversitede hep ilgisini çeken ama cesaret edemediği bir fikir vardı: kendi kahve dükkanını açmak. Daha önce hep "Başaramam, zaten bunu yapacak bir sürü insan var" diyerek vazgeçmişti. Ama bu kez bir adım atmaya karar verdi.
Bir hafta boyunca iş planları hazırladı, nasıl finansman bulacağını araştırdı ve bir girişimcilik kursuna katıldı. Her şey yolunda gitmedi, pek çok aksilikle karşılaştı. Ancak bu kez geri adım atmak yerine çözüm aradı. İlk kez başkalarına güvenmek yerine, kendi aklına ve çabasına güvendi.
İlk Adımlar
Aylar sonra, küçük ama sıcak bir kahve dükkanı açtı. İnsanlar onun samimiyetine ve çabasına hayran kaldılar. Dükkanın camına asılı olan bir alıntı ise gelen herkesin dikkatini çekiyordu: “Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.”
Ali, bu sözün hayatını değiştirdiğini her fırsatta anlatıyordu. Başkalarına bağımlı bir yaşamın insanı yalnızca hayal kırıklığına götürdüğünü, ama kendi gücüne inanmanın tüm kapıları açabileceğini söylemekten çekinmiyordu.
Sonuç Yerine
Bir yıl sonra, kahve dükkanı sadece Ali’nin değil, mahalle halkının da bir buluşma noktası haline geldi. İnsanlar oraya sadece kahve içmek için değil, Ali'nin hikayesinden ilham almak için de geliyordu.
Ali artık biliyordu: Kendi kurtuluşunu yarattığında, sadece kendini değil, etrafındakileri de güçlü kılabilirsin. Ve en önemlisi, kimseye bağımlı olmadan ayakta durabilmek, gerçek özgürlüğün ta kendisiydi.
Yorum Gönder