İnsanlar olarak hikâyelerle büyürüz. Çocukken masallarla başlayan bu serüven, yetişkinlikte başkalarının anlattığı gerçek yaşam öyküleriyle devam eder. Ancak bir gerçeği unutmamak gerekir: Her hikâye, anlatıcısının gözünden şekillenir. Bu nedenle birini, sadece başkalarının anlattıkları üzerinden yargılamak, hakikatin yalnızca bir yüzünü görmektir.
Hikâyeler Taraflıdır
Bir olayda herkes kendi yaşadığını, hissettiğini ve düşündüğünü anlatır. İnsan, doğası gereği hikâyenin kahramanı, mağduru ya da haklı tarafı olmaya yatkındır. Bu yüzden dinlediğimiz bir hikâyede tarafsızlık beklemek genelde hayaldir. Birinin haksızlığa uğradığını ya da bir başkasının tamamen suçlu olduğunu düşündüğümüz hikâyeler, genellikle eksik ya da çarpıtılmış bir bakış açısını yansıtır.
Hikâyeleri bu kadar etkileyici ve aynı zamanda yanıltıcı kılan, onların bir anlatı biçimi olmasıdır. Anlatıcı, hikâyenin akışını kendi lehine çevirebilir, detayları abartabilir ya da eksiltebilir. Peki, biz dinleyiciler olarak bu durumun farkında mıyız? Çoğu zaman değil. Dinlediğimiz hikâyelere kolayca inanır, anlatılan kişiyi yargılar ve bir fikre varırız. Ancak unutmamalıyız ki, yargılarımızın temelinde yalnızca anlatıcının bakış açısı yatmaktadır.
Hakikate Ulaşmak Zordur
Bir olayın gerçekliğini anlamak, yalnızca bir tarafı dinleyerek mümkün değildir. Her olayın birden fazla yüzü vardır ve hakikat, bu yüzlerin kesiştiği noktada gizlidir. Örneğin, bir tartışma sırasında bir taraf kendini haklı görürken, diğer taraf da kendi haklılığını savunabilir. Bu durumda, yalnızca bir kişinin anlattıklarıyla bir karara varmak, adil olmaktan uzak bir tutum sergilemektir.
Özellikle günümüzde, sosyal medya gibi mecralarda anlatılan hikâyelerin etkisiyle insanlar kolayca etiketlenebiliyor. Birinin kötü, bencil ya da hatalı olduğu yönünde yayılan hikâyeler, çoğu zaman gerçekliği sorgulamadan kabul ediliyor. Ancak bu, bir insanın hayatına haksız bir müdahale anlamına gelebilir.
Empati ve Anlayışın Gücü
Bir insanı anlamanın en doğru yolu, onu dinlemek ve kendi hikâyesini anlatmasına izin vermektir. Empati kurarak ve ön yargılardan sıyrılarak dinlemek, olaylara çok daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlar. Bunun için kendimize sık sık şu soruyu sormalıyız: "Ben de bu durumda, karşımdaki gibi davranır mıydım?"
Empati, yargının karşıtı olan anlayışı doğurur. Anlayış, bize başkalarının hikâyelerinin yalnızca bir bakış açısını yansıttığını hatırlatır. Hiç kimseyi tek bir hikâyeyle değerlendirmek, o kişinin tüm hayatını birkaç cümleyle özetlemek gibidir. Bu da genellikle büyük bir haksızlığa yol açar.
Son Söz: Hakikati Aramak Hepimizin Görevi
Birini yargılamadan önce, onun kendi hikâyesini dinlemek ve olayları farklı açılardan görmek, hem insani hem de ahlaki bir sorumluluktur. Unutmayalım ki, hepimiz birer hikâye anlatıcısıyız ve herkes kendi hikâyesini en iyi şekilde anlatır. Bu yüzden kimseyi başkalarının hikâyelerine göre yargılamayalım. Çünkü hakikatin tam anlamıyla ortaya çıkması, farklı sesleri ve bakış açılarını dinlemekten geçer.
Adalet, sabırla dinlemenin ve anlamaya çalışmanın sonucunda doğar. Haydi, başkalarını yargılamadan önce onların hikâyelerini dinleyelim ve hakikati arayalım. Bu, insan olmanın ve dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmenin ilk adımıdır.
Yorum Gönder