İnsan Olmak Zor Zanaat
Hayatta iyilikle, doğrulukla ve sevgiyle ilerlemek çoğu zaman sanıldığı kadar kolay değildir. İnsan, cömert olduğunda saf yerine konur, iyilik yaptığında kullanılır, doğru olanı söylediğinde eleştirilir, başarılı olduğunda kıskanılır. Ne kadar sevgi gösterirse göstersin, karşılığında vefasızlıkla karşılaşabilir. Peki, bu döngüde insan nasıl var olabilir?
Günümüzde, fedakârlık çoğu zaman zayıflıkla karıştırılıyor. Oysa gerçek güç, karşılıksız iyilik yapabilmekte saklıdır. Cömert olmak, insanın iç huzurunu pekiştirir. Ancak, bu cömertliğin sınırları belirlenmediğinde, başkaları tarafından suistimal edilmesi kaçınılmaz hale gelir. İşte tam da bu noktada, insanın kendini koruyarak, bilinçli bir şekilde iyilik yapması gerekir.
Benzer şekilde, doğruluk her zaman alkışlanmaz. Aksine, gerçekleri söyleyenler genellikle en sert eleştirilere maruz kalır. Çünkü doğruyu dile getirmek, bazı kesimlerin menfaatlerine dokunur. Ancak, tarihe baktığımızda, büyük değişimlerin hep doğruları cesurca söyleyenler tarafından başlatıldığını görürüz. Gerçekler bazen rahatsız edici olabilir, fakat susmak da bir çözüm değildir.
Başarı da çoğu zaman kıskançlığı beraberinde getirir. İnsanların büyük bir kısmı, bir başkasının elde ettiği başarıyı takdir etmek yerine onu yıpratmaya çalışır. Bunun en büyük sebebi, kendi eksikliklerini ve başarısızlıklarını kabul edememeleridir. Başarılı insan, bu tür engellerle karşılaştığında yılmadan yoluna devam etmeyi bilmelidir. Çünkü gerçek başarı, yalnızca sonuçlardan değil, o sonuca ulaşırken karşılaşılan zorluklara rağmen pes etmemekten gelir.
Ve sevgi… En derin duygularımızdan biri olan sevgi, bazen en büyük hayal kırıklıklarını da beraberinde getirir. İnsan, sevdiğine ne kadar değer verirse versin, karşılık göremeyebilir. Ancak, sevginin gerçek anlamı, bir beklentiye dayanmadığında ortaya çıkar. İçten gelen, koşulsuz bir sevgi, her türlü karşılıksızlığa rağmen insanın ruhunu besler.
Tüm bunların ışığında, insan olabilmek, en zor ama en anlamlı yoldur. Hayatta yaşanan olumsuzluklar, insanın kim olduğuna ve nasıl bir hayat yaşamak istediğine karar vermesini sağlar. Önemli olan, başkalarının ne düşündüğünden çok, insanın kendi vicdanıyla ne kadar barışık olduğudur. Çünkü gerçek huzur, dışarıdan gelen onaylarda değil, insanın iç dünyasında saklıdır.
İnsan Kalabilmek
Dünyanın değişen dinamikleri içinde insan kalabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bencilliğin, çıkarcılığın ve sahte ilişkilerin yükseldiği bir çağda, vicdan sahibi olmak adeta bir meydan okumaya dönüşmüş durumda. Oysa insanı insan yapan, sadece maddi başarıları ya da toplumdaki konumu değil, başkalarına karşı sergilediği tutumdur. Ne kadar güçlü olursa olsun, merhametini ve vicdanını kaybeden biri, aslında en büyük kaybı yaşamış demektir.
Bugün birçok insan, iyi niyetini suistimal edenlerle karşılaştığında, bir duvar örüp kendini dünyaya kapatma eğiliminde oluyor. Hayal kırıklıkları, insanların güvenini sarsarken, sevginin ve iyiliğin gereksiz olduğuna dair bir algı oluşturuyor. Oysa insan, karşılaştığı kötülüklere rağmen iyilik yapmaya devam edebildiği sürece gerçekten güçlüdür. İyiliği yalnızca hak edenlere değil, gerçekten ihtiyacı olanlara sunduğumuzda, dünyayı değiştiremesek bile kendi dünyamızda bir fark yaratmış oluruz.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: İyi olmak, safça her şeyi kabullenmek anlamına gelmez. İnsan, hem iyiliğini hem de sınırlarını koruyabilmelidir. Çünkü kendine değer vermeyen biri, başkalarına da gerçek anlamda değer veremez. Birinin cömertliğini, iyi niyetini veya sevgisini suistimal edenlere karşı durabilmek, aslında insanın kendine duyduğu saygının bir göstergesidir.
Kendi Yolunda Yürümek
Eleştirilmekten korkmamak gerekir. Doğru olanı yapmak, her zaman alkışlanmaz; hatta çoğu zaman tepkiyle karşılanır. Ancak insan, başkalarının onayını bekleyerek yaşamaya çalıştığında, kendi benliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Oysa özgün kalabilmek, başlı başına bir erdemdir.
Hayatın en büyük sınavlarından biri, insanın kendi yolunu çizebilmesidir. Bu yolda karşılaşacağımız engeller, bazen en yakınımızdaki insanlardan gelebilir. Ama önemli olan, kendi değerlerimizden ödün vermeden ilerleyebilmektir. Çünkü sonunda, geriye dönüp baktığımızda pişmanlık duymamak için başkalarının değil, kendi vicdanımızın sesini dinlememiz gerekir.
Sonuç olarak, insan olabilmek ve insan kalabilmek, büyük bir sabır ve direnç gerektirir. Cömert olup aptal yerine konulabiliriz, iyi olup kullanılabiliriz, doğruyu söylediğimiz için eleştirilebiliriz, başarılı olduğumuz için kıskanılabiliriz. Ama tüm bunlara rağmen, bizi biz yapan değerlerden vazgeçmemek, gerçek anlamda güçlü olmanın ve hayata karşı dik durabilmenin anahtarıdır. Çünkü en nihayetinde, insan olmak, en zor ama en değerli mücadeledir.
Yorum Gönder