Hayatta en zor şeylerden biri, kırıldığınızda insanlarla aranıza mesafe koymayı öğrenmektir

 Doğru Mesafeyi Bulmak

Hayatta en zor şeylerden biri, kırıldığınızda insanlarla aranıza mesafe koymayı öğrenmektir. Bir kalp kırıklığının ardından, çoğu kişi ne yapacağını bilemez; sessiz kalmak mı daha doğrudur, konuşmak mı? Ancak bazen sessizlik, doğru mesafeyi bulmanın en iyi yoludur. Çünkü gerçek samimiyet, sizin sessizliğinizde bile yanınızda olmayı seçenlerle ortaya çıkar.

Birine kırıldığınızda, ondan uzaklaşmanız kendinize verdiğiniz bir değer göstergesidir. Bu mesafe, hem sizin iyileşmenize olanak sağlar hem de karşınızdaki kişinin samimiyetini ölçer. Hissediyorlarsa yanınıza gelirler. Gelmiyorlarsa, zaten sizinle aynı yolda yürümeye niyetli değillerdir. İşte o an, doğru mesafeyi bulmuşsunuz demektir.

Bu noktada önemli olan, mesafe koymayı bir cezalandırma değil, bir sınır çizme eylemi olarak görmektir. İnsanlar sınırlarını belirlediğinde, ilişkiler daha sağlıklı bir hale gelir. Çünkü sınırlar, hem sizin hem de karşınızdaki kişinin neyi hak ettiğini anlamasına yardımcı olur.

Unutmayın, samimiyet tek taraflı bir çaba değildir. Gerçek bir dost, sizin sessizliğinizde bile hissettiklerinizi anlayıp yanınızda olmayı seçer. Bunu yapmayanlar için ise fazla çaba göstermeye gerek yoktur. Çünkü herkes, hayatınızda hak ettiği yeri alır. Ve bazıları, sadece bir hatıra olmayı hak eder.

Sonuç olarak, kırıldığınızda mesafe koymak bir kaçış değil, bir seçimdir. Bu seçim, hem kendinizi hem de çevrenizi daha iyi tanımanızı sağlar. Unutmayın, hayatınızdaki herkesin bir yeri vardır, ama herkes aynı mesafeyi hak etmez. Önemli olan, doğru mesafeyi bulabilmektir.


Sessizlikte Bulunan Mesafe

Ayşe, sessiz bir köyde, eski taş bir evde yaşıyordu. Bahçesindeki gül ağaçları, kırılmış kalbinin tanıkları gibiydi. Hayatında ona yakın olan insanlara hep elinden gelen sevgiyi vermiş, her zaman onların mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymuştu. Ama o gün, her şey değişti.

En yakın arkadaşı Zeynep’in, hakkında söylediği incitici sözleri duyduğunda kalbi derinden sarsıldı. O an hiçbir şey söylemedi, gözyaşlarını içine akıttı. O güne kadar sessizliği güçlü bir cevap olarak görmemişti, ama artık konuşmanın anlamsız olduğunu hissediyordu.

Ayşe, Zeynep’le mesafesini koymaya karar verdi. Telefonlara çıkmadı, mesajlara cevap vermedi. Bahçesindeki güllerle ilgilenerek günlerini geçiriyor, sessizlikte kendini bulmaya çalışıyordu. İlk günler zor geçti. “Belki yanlış anlamışımdır,” diye düşündü. Ama her düşündüğünde içindeki kırıklık daha da derinleşti.

Zeynep ise bu sessizliği fark etmemiş gibi görünüyordu. İlk birkaç gün aramış, sonra tamamen geri çekilmişti. Ayşe, sessizliğiyle yanıt beklerken, Zeynep’ten bir hareket gelmemesi acısını doğruladı.

Bir gün Ayşe’nin bahçesine hiç beklenmedik bir misafir geldi. Köyde yaşayan, pek sık görüşmediği Melek teyzesi, yanında bir sepet taze cevizle kapıyı çaldı. “Kızım, bahçen ne güzel olmuş. Ama gözlerin bu güzellikte değil,” dedi. Ayşe, gözyaşlarını tutamayarak her şeyi anlattı. Melek teyze sessizce dinledi, sonra derin bir nefes aldı ve şöyle dedi:

“Kızım, insanlar arasında mesafe bazen iyidir. Birine kırıldığında sessiz kalırsan, o kişinin gerçek yüzünü görürsün. Hissediyorsa gelir, hissetmiyorsa doğru mesafeyi bulmuş olursun. Bu dünya, hak etmeyenlere değer vermek için çok kısa.”

O günden sonra Ayşe, Zeynep’in eksikliğini değil, bahçesindeki güllerin güzelliğini görmeye başladı. Sessizlik, ona kendini ve hayatındaki gerçek dostlukları hatırlatmıştı. Çünkü bazen sessizlik, hem cevap hem de çözüm olabilirdi.

Zeynep hiç geri dönmedi. Ama Ayşe, o mesafenin onun için ne kadar doğru olduğunu artık biliyordu. Bazı dostluklar bitmek için, bazı sessizlikler ise iyileşmek için vardır. Ayşe, bahçesinde büyüyen güller gibi, kendi kalbini de yeniden büyütmeyi öğrendi.


YORUM GÖNDER

Daha yeni Daha eski