Bir Anadolu deyimi der ki: "Akıl yoksa neylesin fikir, çalsın Abdurrahman oynasın Bekir." Bu söz, aklın ve düşüncenin hayatımızdaki önemini esprili ama bir o kadar derin bir şekilde anlatır. Günümüzde bu söz, sadece bireylerin değil, toplumların, organizasyonların ve hatta devletlerin içinde bulunduğu durumu sorgulamak için bile bir kılavuz niteliği taşır.
Akıl ve Fikir: Birbirini Tamamlayan İkili
Akıl, insanın düşünme, anlama ve mantık yürütme kapasitesidir. Fikir ise bu aklın ürettiği yaratıcı sonuçlardır. Ancak bir eksiklik varsa, yani akıl devrede değilse, fikirlerin sağlam bir temele dayanması mümkün olmaz.
Bu durumun en basit örneğini, günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız yanlış kararlar ve plansız girişimlerde görebiliriz. Bir iş kurmaya heveslenip planlama yapmayan bir girişimci düşünün. Aklın rehberlik etmediği bir fikir, kısa sürede hevesin yerini hayal kırıklığına bırakır. Bu noktada, "Çalsın Abdurrahman, oynasın Bekir" sözü tam anlamıyla bir eleştiri haline gelir; çünkü ortaya çıkan şey, bir çaba değil, sadece bir gösteriştir.
Görünüşte Hareket, İçerikte Boşluk
Bu deyim, toplumların da bir aynasıdır. Özellikle günümüzde, sosyal medyada fikir beyan eden insan sayısı artarken, bu fikirlerin çoğunun ne kadar derin bir akıl süzgecinden geçtiği tartışmalıdır. Bir olayla ilgili konuşmak kolaydır, ancak o olayın arka planını anlamak, analiz etmek ve çözüm sunmak ciddi bir çaba gerektirir. Aklın kullanılmadığı bir fikir, sadece ses çıkaran ama hiçbir yere varmayan bir yankıdır.
Fikir Üretmek, Akıl Kullanmakla Başlar
Bu deyimin bir diğer önemli mesajı, bireyin kendi aklını geliştirme sorumluluğudur. Aklı geliştirmek, öğrenmek, sorgulamak ve deneyimlemekle mümkün olur. Ancak maalesef, kolay çözümlere yönelmek ve yüzeysel bilgilere bel bağlamak, günümüzde yaygın bir eğilimdir.
Bir örnek verelim: Bir toplumda eğitim sistemine yeterince yatırım yapılmazsa, bireyler fikir üretmekte zorlanır. Bunun sonucu olarak, toplum geneline yayılan yüzeysel düşünce biçimleri, ilerleme yerine duraklama getirir. Bu noktada, “fikir” üretiliyor gibi görünse de, bu fikirlerin temelinde sağlam bir akıl olmadığı için, çabalar boşa gider.
Sonuç: Akıl ve Fikir Birlikte Değer Kazanır
Bu deyim, sadece bireylere değil, topluma da bir çağrıdır. Akıl ve fikir birbirini tamamlayan iki önemli değerdir. Birisi olmadan diğeri anlamını yitirir. İster birey olsun, ister bir toplum, aklı rehber edinmeden üretilen fikirlerin uzun vadede bir fayda sağlaması mümkün değildir.
Bu nedenle, her fikri hayata geçirmeden önce, onu sağlam bir akıl terazisinde tartmalı ve "Bu gerçekten değerli mi?" sorusunu kendimize sormalıyız. Çünkü akıl yoksa, fikir yalnızca bir hayalden ibarettir.
Unutmayalım ki, gerçek ilerleme, akıl ve fikir birlikteliğiyle mümkündür. İşte o zaman, ne Abdurrahman çalmak zorunda kalır ne de Bekir sahte bir oyun sergiler.