Az bilgiyle bile haklı olduğumuza inat etme eğilimimizin ardında yatan sır, psikolojide "Dunning-Kruger etkisi" adı verilen bir bilişsel önyargıyla açıklanır. 1999 yılında psikologlar David Dunning ve Justin Kruger tarafından ortaya konulan bu teoriye göre, insanlar belirli bir konuda bilgi ve yetkinlik seviyeleri düşükse, bu konuda sahip oldukları bilgi ve beceriyi fazla tahmin etme eğilimindedirler. Bu durum, kişinin yeterince bilgiye sahip olmaması nedeniyle kendi bilgi eksikliğini fark edememesiyle ilgilidir.
Bu etkiyi anlamak için beynimizin çalışma biçimini inceleyebiliriz:
1. Bilişsel Önyargılar ve Basit Çıkarsamalar: İnsan beyni, karmaşık durumları basitleştirmeye ve hızlı kararlar almaya yatkındır. Bu, günlük hayatta hayatta kalmamıza yardımcı olurken bilgiye dayalı daha karmaşık konularda yanıltıcı olabilir. Az bilgiyle hareket ettiğimizde, beynimiz sınırlı bilgiye dayanarak kolay ve basit açıklamalar geliştirme eğilimindedir. Dolayısıyla, yüzeysel bilgilerle oluşturulan bir görüş, tam bilgiye sahip olmadan yeterli görünür.
2. Güven ve Beceriksizlik Çelişkisi: Dunning-Kruger etkisinin temelinde, bilmeyenin bilmediğini bile bilmemesi yatar. Bilgi eksikliğimiz, kendi eksikliğimizi göremememize yol açar ve dolayısıyla özgüvenimiz artar. Çünkü belirli bir alanda bilginiz ne kadar azsa, o alandaki karmaşıklık veya bilmedikleriniz hakkında fikir yürütebilme beceriniz o kadar düşüktür. Bu durum, bilgisi eksik olan kişinin kendini güvenli ve bilgi sahibi hissetmesine neden olur.
3. Öğrenme Eğrisi ve Farkındalık: Öğrenmenin ilk aşamalarında, yüzeysel bilgiler insanlara yeterli ve ikna edici gelebilir. Ancak bir konu hakkında daha fazla bilgi edinmeye başladıkça, öğrenilecek daha çok şey olduğunu fark ederiz. Bu da bilgi eksikliğimizi fark etmeye ve daha temkinli olmaya yöneltir. Bu sebeple, gerçekten uzman olan kişiler daha çok öğrenmeye çalışırken, bilgi eksikliği yaşayanlar mevcut bilgilerinin yeterli olduğuna inanma eğilimindedirler.
4. Toplumsal ve Sosyal Onay: Cehalet, sosyal çevre tarafından pekiştirildiğinde daha da güçlenebilir. Kişi, çevresindeki insanların kendi bilgi seviyesine uygun görüşleri desteklediğini veya onayladığını gördüğünde, fikirlerinin doğruluğuna daha fazla inanır. Sosyal medya ve internet bu süreci hızlandırarak benzer düşünen insanları bir araya getirir ve cehaleti besleyen bir yankı odası etkisi yaratır.
5. Korunma ve Ego: İnsanlar kendi hatalarını kabul etmekte zorlanır; bu durum, bilişsel çelişkiyi (cognitive dissonance) azaltma dürtüsüyle ilişkilidir. Yani, insan beyni kendini savunmaya eğilimlidir. Bir konuda eksik veya yanlış bilgi sahibi olduğumuzu fark ettiğimizde, beynimiz bu durumu düzeltmek yerine kendini savunma ve mevcut durumu koruma eğilimine girer.
Sonuç olarak, az bilgiyle haklı olduğumuzu düşünmemizin altında, bilgi eksikliğinin getirdiği aşırı özgüven, sosyal çevre etkisi ve beynimizin karmaşık sorunları basitleştirme çabası gibi nedenler yatar. Bu etki, kişisel farkındalık ve bilgiye daha açık olma çabasıyla aşılabilir; bilgiye ulaşma isteği arttıkça, bilmediklerimizin farkına varır ve daha mütevazı bir bakış açısı geliştirebiliriz.