Zamanın Hızlı Akışı ve Saltanat Hırsının Anlamsızlığı

 


Saltanat Hırsı

Zaman su gibi akar gider,  
Her damlası ömürden.  
Dünya malı peşinde koşan,  
Görmez mi bir gün göçüp gider?

Mezarda rahat uyumak varken,  
Bu hırs nedir, bu kin, bu öfke?  
Kabrin karanlığı hepimize iken,  
Ne çıkar bu dünyadan kazanmakla?

Saltanat hırsı sardı her yanı,  
Bir avuç toprak bekler oysa sonu.  
Bu dünyada göçüp gitmek varken,  
Cehennem eder insan ahiretini kendini.

Gönlün huzurunda ara sen ışığı,  
Malda, mülkte yoktur gerçek.  
Bir gün gelir, biter bu yolculuk,  
Mezarda rahat uyumaktır tek son durak.

Zamanın Hızlı Akışı ve Saltanat Hırsının Anlamsızlığı

Zaman, durdurulamaz bir nehirdir. Günler, aylar ve yıllar su gibi akıp giderken, insanoğlu çoğu zaman bu hızlı akışın farkına bile varmaz. Yaşamın kısa, fakat içsel deneyimlerle dolu bir yolculuk olduğunu unutur. Ne var ki, hayatın bu geçiciliği, insanları derin düşüncelere sevk etmez; aksine, birçok insan, maddi kazanımların ve güç elde etmenin peşinde koşar. Bu koşuşturma, "saltanat hırsı" olarak adlandırılabilecek bir açgözlülüğe dönüşür. Ancak mezarda rahat uyumak varken, bu hırs neden? Bu sorunun yanıtı, insanın kendi varoluşunu nasıl algıladığı ve hayata hangi gözle baktığıyla yakından ilgilidir.

Zaman ve Geçicilik

Zaman, insanoğlunun en kıymetli ve bir o kadar da kontrol edilemez kaynağıdır. Geçmişin anıları ve geleceğin belirsizlikleri arasında, "şimdi" dediğimiz an çok kısa bir süreye karşılık gelir. Ancak birçok insan, zamanın bu hızla akıp gittiğini fark etmeden, hep daha fazlasını istemek üzerine kurulu bir hayat sürer. Oysa ki, her gün bizi mezara bir adım daha yaklaştıran bir yolculuk değil midir? Bu yolculuğun sonunda bizi bekleyen kaçınılmaz gerçek, hepimizin aynı yeraltı karanlığına karışacağıdır.

Saltanat Hırsı ve İçsel Boşluk

Saltanat hırsı, tarihin her döneminde insanın başını döndüren bir kavram olmuştur. Maddi zenginlikler, güç ve iktidar arayışı, insanın ruhundaki boşluğu doldurmak için bir araç haline gelir. Ancak bu hırs, çoğu zaman ruhsal huzurun önünde büyük bir engel oluşturur. İnsanlar, daha fazla mal ve mülk biriktirirken, aslında içlerindeki boşluğu daha da büyütürler. Bu süreçte, manevi değerler geri plana itilir ve insan, kendi kendine yabancılaşır.

Mezarda Rahat Uyumak

Oysa ki, insanoğlunun gerçek mutluluğu ve huzuru, maddi kazançlarda değil, manevi tatminlerde gizlidir. Mezarda rahat uyumak, hayatta huzurlu bir şekilde yaşamak ve ardımızda güzel izler bırakmakla mümkündür. Güç ve iktidar peşinde koşarken yapılan yanlışlar, kazanılan zaferlerin gölgesinde kaybolur. Ancak ölüm, her şeyi eşitler. Orada ne malın ne de makamın bir anlamı kalır; sadece ruhun huzuru ya da huzursuzluğu kalır geriye.

Sonuç: Hırsın Yerine Huzur Arayışı

Sonuç olarak, zamanın su gibi akıp gittiği bu dünyada, saltanat hırsı peşinde koşmanın anlamsızlığı açıktır. Gerçek zenginlik, gönül huzurunda ve içsel barışta gizlidir. Yaşamımızı, maddi hırslar yerine manevi değerlerle süslemek, belki de mezarda rahat uyumanın en güzel yolu olacaktır. Hayatın geçiciliğini ve ölümün kaçınılmazlığını fark eden bir insan, belki de hırslarını bir kenara bırakıp, hayatın gerçek anlamını aramaya başlayacaktır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski